Sohbet Girişi
Kategoriler
Artık uzak gezegenlerde hayat olup olmadığı değil, nasıl bir yaşam biçimi olduğu sorgulanıyor. Fakat canlıların yaşadığı bu uzak gezegenlere ulaşmak bugünün teknolojisi göz önüne alınırsa mümkün görünmüyor. Bu durumda ışık hızına nasıl ulaşılır sorusu akla geliyor. Alman fizikçisi Einstein’in izafiyet teorisine göre insanın, insanın ışık hızından daha büyük bir süratle seyahat etmesi mümkün değildir. Bugüne kadar bundan daha büyük bir hıza ulaşılacağını iddia eden de olmadı. İnsanoğlu eğer bir gün ışık hızına ulaşırsa, Güneş’ten sonra en yakın yıldız sistemi olan Alpha Centaur’a veya bu yıldızın uydularından (gezegenlerinden) birine 8,62 yılda gidip gelmesi mümkündür. Çünkü bu yıldız bize 4,31 ışıkyılı uzaklıktadır. Peki İnsan ışık hızına ulaşabilir mi? Ses ve görüntü ulaştırma da bu hıza ulaşılmaktadır. Uzak gezegenlere, mesela Satürn‘e gönderilen uydular, Dünya’ya ışık hızı ile resim göndermektedirler. Radyodaki ses, televizyon ekranındaki görüntü ışık hızı ile alınmaktadır. Fakat İnsanın ve insanı taşıyacak aracın ışık hızı ile harekete etmesi nasıl ve ne zaman mümkün olabilir? Başka gezegenlerde düşünen canlıların uygarlık bakımından bizden geri veya ileri durumda olabileceklerini de kabul etmemiz gerekir. Dünyalılardan çok daha ileri medeniyetler cisimleri ışınlama yolu ile ulaştırma tekniğini geliştirmiş olabilirler. Cisimleri ışınlamayı Dünyalılar da yapabilmektedirler, ama ışık haline gelen bir katı cismi tekrar eski haline getirmeyi henüz başaramıyorlar. Televizyonun adının bile konmadığı bir devirde, ancak masallarda görülen sihirli aynadan söz ederek, dünyanın bir ucundaki bir olayı, mesela bir sportif gösteriyi, bir savaş sahnesini veya bir doğa güzelliğini görüntü halinde canlı olarak ulaştırmanın bunu seyretmenin mümkün olacağını söyleyen bilginler vardı. Fakat bilginlerin söylediklerine inanmayanlar, onların söylediklerine masal diyenler ve onlarla alay edenler oldu. Bugün ışınlama yolu ile ses ve görüntü ses ve görüntü gibi katı cisimlerin de gönderilebileceğini söyleyen bilginler ve fizikçilerle kimse alay etmiyor.
Yüzyıl Uyuyan prenses Hikayesi Gerçek Olabilir mi.
Işık hızına ulaşıldığı zaman bile uzak gezegenlere gidip gelmek çok uzun zaman alacağına göre, yıldızlar arası seyahat nasıl gerçekleşecek. Astronomlar bu soruya şu cevabı vermektedirler. 8 ila 20 yılda gidip gelmek mümkün olan yerlere genç astronomlar gönderilebilir. Daha uzak gezegenlere ise, uzay da yüzen adalarla, büyüklerle birlikte çocuklar, hatta aile grupları gönderilebilir. Küçük yolcular ve uzayda doğacak çocuklar, yüzen ada da eğitimlerini görürler, yaşlılardan görevi devralır uzun yolculuk nesillerin ortak çabası ile gerçekleşebilir. Bugün üzerinde durulan ve milyonlar harcanarak çalışılan bir konu da, canlıları dondurmak, şekilde bir çeşit kış uykusuna yatırmak ve uzun süre sonra uyandırmak problemidir. Bu problem çözülürse, uzay aracındaki yolcuları dondurmak, yıllar sonra veya asırlar sonra hedefe yaklaşıldığı zaman uyandırmak da mümkün görünmekte. Böylece insanlar yaşlandığı halde dokuları sağlam kalacak, hedefe ulaştıklarında, geçen zamana rağmen genç olacaklardır. İnsanları dondurup sonra uyandırmak mümkün olursa “Yüzyıl Uyuyan Prenses” masalı da gerçeğe dönüşmüş olacaktır. Televizyon eski masalların sihirli aynası değil midir.Uçan seccade uçak olmadı mı. Nautilus atom denizaltısını Jules Verne, yaklaşık 2 asır önce hayalinde canlandırıp yazdığı masala konu etmemiş midir. Yüz yıl sonra uyanan prenses masalının gerçekleşmesi, bu masalların gerçek olmasından daha zor görünmüyor.
Kategoriler