Sohbet Girişi
Kategoriler
Johannes Kepler, 1571 yılında Almanya’nın Weil Şehrinde doğdu, modern astronominin kurucularından biridir.Fakir bir ailenin çocuğuydu. Miyoptu, cılızdı, hastalıklıydı. Fakat zeki bir çocuk olduğu için burs almış, okuyabilmişti. Okumuş, öğretmen olmuştu, ama geçim sıkıntısından hiçbir zaman kurtulamamıştı. Öğrenim çağının eziklik içinde geçtiğini, bir cehennem hayatı yaşadığını çocukluk hatıralarında anlatır.
Okulu bitirince matematik öğretmeni oldu. Kazancı ile kalabalık olan ailesini geçindiremediği için, ek iş olarak takvim yapıp satmaya başladı, hatta yıldız falına dahi bakıyordu para sıkıntısından dolayı. Kepler kopernik’in teorilerini okumuş, iyiden iyiye astronomi ile ilgilenmeye başlamıştı. 1600 yılında Prag’a giderek Thcho Brahe’ye asistanlık yaptı. Brahe ölünce onun yerine Rudolf II’nin astronom olarak tayin edildi, mali durumu biraz düzeldi.
Kralın Falcısı
O devirler de kralın astronomu demek, karalın falcısı demekti. Astronomlardan gelecek hakkında kehanette bulunmaları da istenirdi. Prag sarayının ileri gelenleri de ondan fala bakmalarını isterdi. Kralın astronomu ya da müneccimi olarak bir kehanette bulunması onun şöhretini bir anda artırdı: Kepler, yeni görevine başladığı zaman, o kışın çok soğuk ve karlı geçeceğini söyledi. Fakat asıl yankı uyandıran kehaneti, Kralın Falcısı “Türkler ülkemizin bir kısmını işgal edecek” diyordu.
Kepler’in bu iki iddiası ya da kehaneti doğru çıkmıştı. Ama gerçekte yıldız falına kendisi inanmamıştı hiçbir zaman. Gezegenlerin Dünyaya dolayısı ile İnsanlara etki edebileceğini düşünüyordu. Fakat savaş olacağını yıldızlara bakarak anlamanın da imkansız olduğunu biliyordu. Mars gezegeni üzerinde bir çok gözlem ve 900 sayhayı aşan hesaplar yapan Kepler, nihayet bir gün Dünya da yankı uyandıran buluşunu açıkladı: “ Mars gezegeni o güne kadar sanıldığı gibi Güneşin etrafında bir daire değil, bir elips çiziyordu.” Bundan sonra, 1609 yılında ‘Astronomia Nova-Yeni Astronomi’ adlı kitabını yayınladı ve bugün Kepler kanunların ilk ikisini açıkladı. 1619 yılında yayınlandı. ‘harmonice Mundi-Dünyanın Uyumu’adlı 1630 da da Admontia ad Astronomos adlı eserleri yayınladı. Bu sonuncu kitabında Merkür gezegeninin 1631 yılında tam Dünya ile Güneş arasından geçeceğini ve gölgesinin Güneş üzerinde görüneceğini söyledi. Gerçekten 1631 yılında astronom Gassendi’nin yaptığı gözlem onun bu iddialarını doğruladı. Kepler, gök cisimlerinin hareketleri sırasında hızlanıp yavaşlamalarını şöyle açıklamıştı: “Gök cisimlerinin hızları çekim merkezlerine yaklaştıkça artar. Bu hız gök cisminin çekim merkezine olan uzaklığının kare köküyle ters orantılıdır” Onun bu buluşu, Newton’un evrensel çekim kanununu bulmasına yol açacaktı.
Uzayla ilgili ve bilim kurguya dayalı ilk romanı Johannes Kepler’in yazdığını söyleyebiliriz. Jules Verne’den 250 yıl kadar önce Ay seyahatini hayalinde canlandıran Kepler, hayatının son günlerinde hayali bir Ay yolculuğunu bahsetmişti. Bu hikayesinde Kepler Ay yolcusunu Kalın zırhlarla sımsıkı giydirilmiş olarak Ay’a fırlatıyordu. Yolcunun karşılaştığı en büyük güçlük, müthiş soğuk ve fırtına yüzünden nefes alma güçlüğü çekmesiydi. Yer çekiminden kurtulan yolcu Ay’ın yer çekimine girdikten sonra rhat bir nefes alıyor ve ay yüzeyine usulca konuyordu. Bu hayal, 19. yüzyıl sonlarında “Ay’a seyahat” adlı romanı yazan Jules Werne’in hayali kadar gerçeğe yakın değildi ama onun açığa vuramadığı “Bir Gün Ay’a Gidilecektir” kanaatini ortaya koyuyordu. Johannes Kepler, 1630 da öldü. Onu Saint Pierre mezarlığının duvarları dışında kalan bir yere gömdüler. Üç yıl sonra başlayan otuz yıl savaşları sırasında, bu mezarlık çiğnendi ve yerle bir oldu. Kepler’in mezar taşı dahi bulunamadı.
Yazar: kaRnaK
Görüntüleme: 344 defa
Kategori: Biyografiler, Genel
Yayınlanma Tarihi: 09 Ocak 2014
Kategoriler