Biyonik Bilimi

biyonik

biyonik

Doğal sistemlerin işlemesini örnek alan ve bu sistemlere özgü nitelikler gösteren ya da onlara benzeyen sistemler bilimi.

Biyoniğin Kökeni Ve Amaçları

Biyonik, 13-15 eylül 1960’ta Dayton’da (A.B.D.) toplanan bir kongrede doğmuş bir bilim dalıdır; değişik alanlarda çalışan uzmanlar, bu kongrede uzun süredir gereksinim duyulan “kavşak” bir bilim dalı bulmak için bir araya gelmişlerdi.Başlangıçta biyonik, özellikle biyoloji uzmanlarının ortaya koyduğu mekanizmalarını uygulama yollarını aramayı konu edindi. Bu açıdan biyoniğin eski bir bilim dalı olduğu bir çok kişinin bu dalda farkında olmadan uğraş verdiği söylenebilir (bu öncü kişilerin başlıcaları arasında Leonardo da Vinci ile ilk uçan aygıt É’ün taşıyıcı kanatlarını, yarasaların kanatlarıyla ilgili uzun incelemelerden sonra yaptığını belirtmiş olan Clement Ader  sayılabilir). Biyoniğin kurucularından Steele’in “doğal sistemler için geçerli olan, onlara benzeyen yapay sistemler için de geçerlidir” sözü, bütün fizikçilere ve mühendislere yönelik bir öğüttür. Mühendislerin, çözüm gereken bir sorunla karşılaştığında, daha uyumlu yeni bir çzüm sağlamada kendilerine esin kaynağı olabilecek doğal modelin var olup olmadığını araştırmalarında her zamana büyük fayda vardır. Kuşkusuz, bir modeli kopya etmek her zaman kolay değildir; ama canlı organizmaların yararlandığı mekanizma, mühendisler için bir örnek oluşturabilir. Dolayısıyla biyoniğin biyolojiyle ilgili bululara koşut olarak geliştiğini, teknik ve sanayinin geleneksel gelişimini hızlandırdığını unutmamak gerekir.

Biyoniğin buluşları

Biyonk kısa geçmişine karşın büyük gelişmeler göstermiş bir bilim dalıdır. Biyonikten en çok yararlanan dal da kuşkusuz havacılık olmuştur: Söz gelimi uçak kanadı, yukarıda belirtildiği gibi yarasa kanadından esinlenerek gerçekleştirilmiştir uçağın donanımında, pusulanın yetersiz kalması yüzünden onun yerini alan cayroskop da, sineklerin uçuş dengeleyici organları incelendikten sonra önemli ölçüde geliştirilmiştir. Ayrıca hava güvenliği ve yurt savunmasında (düşman uçaklarının radarla saptanması ve güdümlü atışlar) yarasaların incelenmesinden büyük yararlar sağlanmıştır: Bilindiği gibi, yarasalar ses yayıp yankılarına alarak avlarının yerini belirler ve yakalar. Söz konusu incelemeler, bir dizi ses üstü dalgalarını arama tarama aygıtlarının geliştirilmesini de sağlamıştır: Önce deniz kuvvetlerinde deniz altıları bulmak için, sonra da balıkçılık’ta  balık sürülerinin yerini saptamak için kullanılan sonarlar. Fizik, biyoloji modellerinden yararlanan tek bilim dalı değildir. Bilişim, büyük ölçüde, sinir sitemi devrelerini ve biyolojik kodlamanın incelemesine dayanır; kimyasal bilgisayar, bir minyatürleştirme modeli niteliği taşır ve en küçük sinir merkezi bile en iyi hesap makinelerinin en güçlü belleklerinin olanaklarını geride bırakır. Biyokatalizörlerin (metaller, enzimler vitaminler), taşıyıcı moleküllerin (bilgi, enerji kimyasal işlev ve molekülleri) ve biyogazışınının  enerjiye dönüştürmedeki olağanüstü veriminin  incelenmesi de bir çok kimyacıya çeşitli modeller sağlamıştır. Dolayısıyla bilim dalları arasındaki bu kaynaşmanın, son derecede olumlu neticeler verdiği açıklanabilir. Yarasaların yankıyla yer belirleme yöntemlerinin incelenmesi, sonar ve radarın bulunmasın sağlamanın yanı sıra ses üstü teknolojinin gelişmesine de büyük katkı sağlamıştır. Gerçekte, biyoloji de biyoniğin elde ettiği  sonuçlardan faydalanmaktadır.: Yeni bir teknolojinin gerçekleştirilmesi, biyoloji uzmanlarına, biyolojik bir modeli kısmen ya da bütünüyle yeniden oluşturma olanağını sağlamıştır.

Yazar: kaRnaK

Görüntüleme: 286 defa

Kategori: Bilim ve Teknoloji, Genel

Yayınlanma Tarihi: 12 Kasım 2013

2 Yorumlar
yuksel

Biyonik bilimiyle ilgili yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum.

HAKANIM

biyonik adam vardı hatırlıonmu, 6 milyondolarlık adam dizisimiydi neydi aklıma o geldi

Cevap bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.