Sohbet Girişi
Kategoriler
Popüler Yazılar
Beethoven’in ardından gelen kuşaklar, onu, yeri hiç bir zaman doldurulamayacak bir müzik devi olarak gördüler. Beethoven’ın gölgesinde ilerleyen Alman ve Avusturyalı besteciler, onun, dışa vurumcu romantik üslupta ilerlerken mümkün olan her açılımı denediğini görmüşlerdir. Viyana’da çalışan Franz Schubert, Beethoven’ınkinden daha az fırtınalı ama aynı oranda tutkulu müzik besteleri yapmıştır. Schubert, aynı tutkuları yumuşak bir biçimde armonize edilmiş oda müziği, senfoniler ve piyano sonatlarıyla dile getirmiştir, yaklaşık 600 bestesi vardır. Schubert, şiirlerin kendisine verdiği geniş alanlarda yazdı, bu alanların gelişimi hareketle özdeşleştirdi ve şarkısında ki her dizede kendini anlattı.
Almanya’da, bu dönemde, Flex Mendelssohn, orkestra, koro ve oda müziği çalışmaları yapıyordu ve bunlar Schubert’in çalışmaları kadar melodikti, ve Robert Schumann, aynı dönemde kendini en başarılı biçimde, piyanoyla anlatıyordu. Schumann, Schubert’e göre daha ilginç bir besteciydi. Yapıtlarının bir çoğu örneğin, Kelebekler, Senfonik Etüdler ve Karnaval– zeki kıvılcımlar içerir. Schumann’ın eşi, Clara Wieck (1819-96) de önce piyanist olarak çalmasına rağmen aynı zamanda yetenekli bir besteciydi.
Schumann, bestelerin yanı sıra, müzik eleştirileri yazdı, felsefeyle ilgilendi, atalarının ve çağdaşlarının felsefe ve müzikle ilğili yapıtlarını degerlendirdi. Onu şaşırtan bestecilerden biri, Hamburglu Johannes Brahms’dı; Brahms, geniş alanlı romantik orkestranın tüm avantajlarından yararlanırken, tutucu yanıyla da klasik yapısal modellere sırt çevirmemeyi başarıyordu: Dört senfonisini, Beethoven’ın ideali yönünde geliştirir; bunlar, daha küçük ölçülerde olmalarına karşın en iyi yaratılmış oda müziği çalışmalarıdır. Pek çok çağdaşı gibi, Brahms da kendini lirik şarkıcı olarak tanımladı ve eserleri Schubert’inler kadaretkileyici oldu.
Yazar: HAKANIM
Görüntüleme: 192 defa
Kategori: Genel, Genel Kültür
Yayınlanma Tarihi: 01 Aralık 2013
Kategoriler
Popüler Yazılar