Sohbet Girişi
Kategoriler
Ünlü Türk astronom, Nasireddin Tüsi, 1201 Yılında Türkistan’ın Tüs şehrinde doğdu – 1274 yılında Bağdat da öldü.
Cengiz Han’ın torunu Hülagü Bağdat’ı ele geçirdikten sonra bu şehri yakıp yıktı. Halife sarayı yok oldu. Hazinesi ele geçirildi. İsmailiye Prensi Alamut da öldürüldü. Hülagü’nün bu savaş sonunda eline geçen en değerli ganimet Halife’nin hazinesi değil, Nasireddin Tüsi adında bir Türk bilgini oldu. İsmailiye Prensi Alamut’un hizmetinde bulunan dâhi matematikçi ve
astronom Nasireddin Tüsi’yi kendisine maliye nazırı ve Baş vezir yaptı.
Baş vezirlik, nazırlık, Nasireddin Tüsi için ilmi araştırmalardan daha önemli değildi. Araştırmalarına devam etmek istedi. Bunun için bir rasathaneye ihtiyaç vardı ve bu isteğini hükümdara bildirdi.
Hülagü, yapılacak masrafın hak edilip edilmeyeceğini ve yıldızlar ilminin ne gibi fayda sağlayacağını sordu. Bunu bir misalle açıklayacağını söyleyen Nasireddin, şöyle bir hazırlık yaptı: çok büyük bir kazan bulup bunun, Hülagü’nün dışındaki saray erkanına duyurmadan sarayın damına yerleştirdi. Akşam olunca nazırlar, ve ileri gelenler, Hülagü’nün huzurunda toplantı halinde iken, görevli adamına gizlice, kazanı damdan aşağı yuvarlaması emrini verdi. Kazan yuvarlanırken geniş yüzeyli ve meyilli damda korkunç bir gürültü çıkardı. Hülagü’nün yanında bulunanlar adeta ölüm korkusu geçirdiler. Olayı bildikleri halde Hülagü ile Nasireddin Tüsi bile korkmuşlardı. Kazan yere düşüp ses kesildikten sonra Nasireddin şöyle dedi:
“Görüyorsunuz ki bu korkunç gürültü eşyanın illetinden, damda yuvarlanmasından ibarettir. Bilinmeyen şeylerde duyulan korkudan sıyrılmak, olanları anlamak için her olayı sakin bir bakışla anlamak gerekir. Astronominin bize sağlayacağı yararlardan bir budur ve sadece bir tanesidir.”
Hülagü bu cevap karşısında fazlasıyla tatmin olmuştu. İşe derhal başlanmasını, rasathanenin, onunla birlikte büyük bir kütüphanenin, bir araştırma merkezinin kurulmasını, hiç bir masraftan kaçınılmadan yapılmasını emretti.
Bu ilim merkezi başkent Meraga’da kuruldu. Her taraftan bilim adamları davet edildi. Bağdat, Suriye, Mezopotamya ve başka yerlerden getirilen kitaplarla 400.00 bin ciltlik bir kütüphane meydana gelmişti.
Muhteşem rasathanenin çalışması için de çok büyük meblağlar ayrılmıştı. Meydana gelen eserden çok memnun kalan Hülagü, Nasireddin’e 20.000 duka altın armağan etti.
Muhteşem rasathanede ilk olarak gezegenlerin yeri tespit edilmeye başlandı. Gezegenlerin tam bir gözlemini yapmak otuz yıl gibi bir zaman alacaktı, fakat Hülagü kesin emrini verdi. “Rasatların 12 yılda bitirilmesini istiyorum” dedi. Bu işin kendisi hayattayken bitirilmesini istemekte belki haklıydı. Bugün Zic-i ilhani (ilhanlı yıldız cetvelleri) adıyla tanınan uzun yıllar bütün dünyanın başlıca kaynaklarından biri olarak değerlendirdiği yıldız cedvelleri işte böyle meydana gelmişti. Nasireddin’den yüzlerce yıl sonra Avrupalı astronomlar ise , onun rasat aletlerini kullanarak başlayacaklardı. Gerçekten Meraga’daki muhteşem rasathanede bulunan aletleri orada elde edilen ilmi sonuçlar kadar değerliydi. Bu rasathaneyi Nasireddin’in ölümünden sonra ziyaret eden bir bilim adamı gördüklerini şöyle anlatıyor: “…Biri zemin altına tutturulan meridyene, ikincisi Ekvatora , üçüncüsü ekliptik düzlemine, dördüncüsü arz dairesine, beşincisi ekinoks, yani gece ve gündüzün eşit olduğu günleri gösteren daireye ait olmak üzere beş bakır çemberden oluşuyordu… Ayrıca yıldızların uzaklıklarını ve açılarını tespit eden bir azimüt dairesi vardı…”
Ünlü Türk Bilgini, Nasireddin Tüsi, de bugün Ay haritasında şerefli yerini almaktadır.
Yazar: kaRnaK
Görüntüleme: 296 defa
Kategori: Biyografiler, Genel
Yayınlanma Tarihi: 30 Aralık 2013
Kategoriler