Kayı Boyu’nun Anadolu’ya gelişi

kayı-boyu Oğuzların Günhan koluna mensup olan Kayı Boyu, 1071   Malazgirt  Savaşı’ndan sonra Anadolu’yu fethe gelen diğer Oğuz boylarının içinde yer almıştır. Kayı boyuna mensup olanların Anadolu’ya  gelişleri, daha sonraki tarihlerde  de devam etmiştir.  24 Oğuz boyu  içinde  önemli bir yeri bulunan Kayı boyunun  damgası,   iki ok  ile bir yaydan oluşmaktaydı. Kayı’nın anlamı, güç ve kudret sahibi demekti.

Tarihi bilgilere göre,  Kayı boyunun bir kısmı, Türkiye Selçukluları  Sultanı I. Alaeddin Keykubat zamanında,  zamanında  Ankara yakınlarındaki Karacadağ yöresine  yerleştirilmiştir. Bu sırada  Kayı boyunun başında Ertuğrul Bey bulunuyordu. Ertuğrul Bey’in yönetimindeki kayılar, bir süre sonra batıya doğru ilerleyerek, Söğüt ve Domaniç’i ele geçirdiler.  Kayılar, Söğüt’ü kışlak, Domaniç’i yaylak olarak kullandılar.

Ertuğrul Bey,  bu tarihlerde Türkiye Selçukluları Devleti’nin batı sınırında bir “uçbeyi” idi. Uçbeylerinin görevi sınırları korumaktı. Ertuğrul Bey, çok ileri bir yaşta Söğüt’te vefat etti (1281).

Osmanlı beyliğinin yurt edindiği topraklar,  Bizans İmparatorluğunun Marmara bölgesi topraklarıyla komşuydu. Bu topraklarda Bizans’ın büyük kent ve kasabaları bulunmaktaydı. Bu durum, göçebe hayvancılık ekonomisinin birbirini tamamlayan bir bütün oluşturmasına neden oluyordu. Bölgede, Bizans kent ekonomisinin ürünleriyle göçebe Türkmenlerin hayvancılık ekonomisinin ürünlerinin pazarlandığı, takas edildiği büyük pazarlar kuruluyor,  bu pazarlar  bölgeye, dolayısıyla  Osmanlı beyliğine büyük bir ekonomik potansiyel kazandırıyordu. Ayrıca  Osmanlı beyliğinin kurulduğu topraklar, Bizans’ı Tebriz’e  bağlayan ticaret yolu üzerinde bulunuyordu.  Bu işlek ticaret yolunun Osmanlı beyliğinin topraklarından geçmesi,  vergi, haraç  ya da yağma biçiminde beyliğe büyük gelirler sağlıyordu.

Osmanlı beyliğinin kurulduğu Eskişehir– Sakarya-Söğüt dolayları, Anadolu’da biçim bakımından İlhanlılar’a bağlı olsa da, Moğol-İlhanlı etkisinin uzanamayacağı kadar  batıda yer alan bir bölgeydi. Bu yüzden Osmanlı beyliğinin toprakları,  Moğol baskısından kaçan Oğuz aşiretleri  ve Anadolu Selçuklularına mensup asker, memur ve bilim adamları için bir sığınak yeri işlevini yerine getiriyordu. Bu ise,  başlangıçta toprakları küçük, nüfusu az; asker, yönetici ve bilim adamı olarak deneyimli kimselere gereksinim duyan Osmanlı beyliğinin insan potansiyelini güçlendiriyordu.

Osmanlı beyliğinin kurulduğu sıralarda, Bektaşilik ve Babailik gibi tarikatlar, bölgede etkili bulunuyordu. Bunun gibi dinsel karekteri olan Ahiler de Osmanlı beyliği kurulduğu sıralarda bölgede ve bölge insanları üzerinde etkili olan bir esnaf kuruluşuydu. Osmanlı beyliğinin kurucusu kabul edilen  Osman Bey’in bölge insanları üzerinde büyük nüfuzu olan  Şeyh Edebali’nin kızı Bala Hatun ile evlenebilmek için ısrar etmesi, onun politik ileri görüşlülüğünü gösterir. Nitekim Osman Bey ile Bala Hatun’un evlilikleri gerçekleştikten sonra Ahilerin önde gelenlerinden Şeyh Mahmut Gazi, Ahi Şemsettin  ve oğlu Ahi Hasan ve Cendereli (Çandarlı)  Kara Halil, Osmanlı beyliğinin hizmetine girmişlerdir ve bu beyliğin kuruluşunda, büyümesinde ve örgütlenmesinde, en azından Osmanlı Hanedanı mensupları kadar önemli roller oynamışlardır.

Osmanlı Beyliğinin temelleri XIII. yy. ortalarında böyle bir ortamda atıldı. Beyliğe adını veren  Osman Bey’in  babası Ertuğrul  Bey  hakkında sağlam ve güvenilir bilgiler  hemen yok gibidir. Bilinen kendisinin XIII. yüzyılda Batı Anadolu’da yaşayan Türkmen beylerinden biri  olduğudur. Babası gibi Osman Bey’in hayatı hakkında da  bilinmeyenler çoktur. Osman bey, Çobanoğulları beyliğinin vasalı olarak Bizans topraklarına akınlarda bulunurken bu beyliğin Bizans’la anlaşması  üzerine, bölgede Bizans üzerine akınlarda bulunanlar, etkinliklerini bu kez Osman Bey’in bayrağı altında sürdürdüler. Bu durum  yavaş yavaş Osman Bey‘i bağımsızlığa doğru iten bir etken oldu. Osman Bey, bölgenin ve Bizans’ın içinde bulunduğu durumdan ustaca yararlanmasını bildi;  bölgedeki islam tarikatlarının, özellikle  Şeyh Edebali’nin gücünden ve nüfuzundan yararlandı. Bizans’a karşı savaşan gazilerin önderi durumuna gelen Osman Bey, Bizans köy, kasaba ve kalelerini birer birer ele geçirmeye başladı. Başarıları hem topraklarının büyümesine, hem de Anadolu Selçuklu topraklarından, komşu Türkmen beyliklerinden asker, komutan ve yöneticilerin onun saflarına katılmasına yol açtı. Genellikle 1299 tarihi, Osman Bey’in bağımsızlığını ilan ettiği tarih olarak kabul edilir. 1299’da Türkiye Selçukluları Sultanı III.Alaeddin Keykubat’ın, İlhanlı hükümdarının yanına gitmesi sonucu, Anadolu’da bir iktidar boşluğu ortaya çıkmıştı. Bu durumdan yararlanarak bağımsızlıklarını ilan eden Türkmen beylikleri gibi, Osman Bey’de, 1299’da bağımsızlığını ilan etti.

Yazar: HAKANIM

Görüntüleme: 373 defa

Kategori: Genel, Osmanlı Tarihi

Yayınlanma Tarihi: 03 Aralık 2013

Cevap bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.