Kapitalizmin çocukları #1

Dünya çapındaki dev şirketler, petrol şirketleri, büyük inşaat firmaları, ilaç firmaları, makine endüstrileri, faiz lobileri, silah fabrikaları, büyük banka kuruluşları, araba firmaları, Kiliseye ait şirketler, localar, cemaatler… Bununla birlikte birçok kurum ve kuruluşlar dünya yönetimindeki yeni söz sahipleridir. 20. yüzyılın başlarından beri bu güç odakları “Global Dünya” kavramını tüm milletlere arz etmiştir.

20. yüzyılda patlak veren 2 ayrı dünya savaşlarının öncesinde ve sonrasında bu güç odaklarının faaliyetleri göze çarpmaktadır. Dünya savaşlarından önce ve sonra birçok devlet yıkılmış ardından yeni devletler ortaya çıkmıştır. Bir devlet kendi dinamiğini kurmak için bir liderden fazlasına ihtiyaç vardır. Ekonomi bu dinamiği kurmak için mihenk taşıdır. Yeni kurulmuş bir devlet için önünde 2 seçenek vardır. Birincisi malum dış yatırımları beklemek. İkincisi zor olanıdır ama küresel güç olma gayesini taşıyan devletler içindir. Devletin öncülüğü, teşviki ve halka arzı. Bağımsızlık meselesi bunun altında yatar. Bu ikinci seçenek, global güçler tarafından gelen tehditleri arttırır.

2 kutuplu dünyada sovyetlere karşı gelen devletler belli bir safta kendini buldu. Bu saf NATO tarafından korundu. Ekonomisini kendisi kuran devletler bulunduğu saf aslında başka bir tehlike doğurdu. İşin özü, komünizm sisteminde kaçtılar ama kapitalizmin eline düştüler.

Marshall yardımları gibi Garb’dan gelen yardımlar gelir-gider dengesini alt üst etti. Marshall yardımlarında birçok küresel güç kendi şartlarınıda bu yardıma sokmayı başardı. En basit örnek Atatürk’ün kurduğu köy enstitüleri. Şimdi acaba kaçımız soruyor köy enstitüleri olsaydı Anadolu çocukları nerelerde olacaktı, Doğu’da terör kavramı olacakmıydı. Uzun vadeli yatırımlarını çok iyi düşünen bu global güçler, yerli işbirlikçileri kullandı. Şimdi o aileler nerelerdeler? Şu an Mısır soruyor acaba Amerika bize yaptığı yıllık maaşı kesecek mi? Keserse biz ne yaparız? Muhtaç olmuş bi devlet ne kadar da aciz!

Global güçler devletlerin kamburudur. Kendi kamburunu taşıyacak başkanları seçerler bile denilebilinir. Pazarları kendi aralarında paylaşırlar. Şimdi size şunu soracam. Bir etrafınıza bakın: Varsayalım mutfaktasınız, musluk, lavaboyı üreten, buzdolabı, aspiratörü, tavanda yanan lambayı, çatal, kaşığınızı, yediğiniz domatesi patlıcanı üreten kim bir bakın. Evde  bir dolaşın bakalım yerli malı neyi göreceksiniz?

“Anlayana” başlığı altında bir slogan: “Sahip olduklarınız, size sahip olmasın birgün!” Sabah evden çıktınız evinizin kapısına kilidi vurdunuz. Ev kredi. Sonra arabaya bindiniz. Araba kredi. Ömrünüzü bu ikisini ödemekten başka neye ayırabiliyorsunuz acaba?

Hastalandınız ilaç alacaksınız eczanaye gittiniz, bir tane ilaç aldınız. Bakın bakalım nerde üretilmiş, sahibi kim? Arabaya benzin koydurdunuz şöyle bir başınızı kaldırın tabelaya bakın bakalım, hangi şirket. Üstünüze bir palto alacaksınız mesela? Bir palto almak için aklınıza ilk nere geldi? AVM. Peki birgün gezerken sadece AVM’deki mağaza isimlerine bakabilir misiniz? Kaçı Türkçe isimlerin?

Bağımsızlık dediğimiz neydi?  Bir daha düşünelim bence.

 

Yazar: HAKANIM

Görüntüleme: 230 defa

Kategori: Genel Kültür, Haberler

Yayınlanma Tarihi: 12 Temmuz 2013

Cevap bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.