Sohbet Girişi
Kategoriler
Denizli İdadisini bitirdikten sonra İstanbul’a gelerek adliyede bulduğu bir işle geçimini sağlamaya çalışan İbrahim Çallı, o sırlarda yaptığı resimler ile ve kara kalem desen çalışmalarıyla Şeker Ahmed Paşa’nın ilgisini çekti. Şeker Ahmet Paşa İbrahim Çallı’yı Sanayi-i nefise mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi) müdürü Osman Hamdi’ye tanıtarak okula alınmasını (1906) sağladı. Akademiyi 1910’da bitirip, maarif bakanlığının açtığı sınavı birincilikle kazanarak Paris’e giden Çallı, güzel sanatlar okuluna ve Ferdinand Cormon atölyesine yazıldı. birinci Dünya savaşının başladığı sırada yurda dönerek Halil Paşa’nın aracılıyla müdürlüğünü Halil Edhem’in yaptığı Akademi’de öğretmenliğe başladı. (1947 yılında oluncaya kadar bu görevini devam ettirdi). çağdaş Türk resmine damgasını vuracak pek çok sanatçı yetiştirmiş olan İbrahim Çallı, ilk çalışmalarını, 1914 de yurda döndüğü zaman, Galatasaraylılar yurdunda sergilenmiş daha sonraki yıllarda çok sayıda yapıt ortaya koymuştur. Özellikle portreleri (İsmet İnönü Portresi) natürmortları (manolyalar, Meyveler). İstanbul’u konu alan manzaraları ve büyük boyutlu kompozisyonları ile ünlüdür.
İbrahim Çallı, hem bir öğretmen, hem hem bir sanatçı olarak, döneminin, döneminin sanatını olumlu yönde etkilemiştir. Türk resminin yakın tarihi içerisinde, izlenimci sanatı ülkemize getiren kuşakla birlikte anılmış olmasına karşın, uyguladığı izlenimcilik aslında, Avrupa’da Akademikleşmeye yüz tutmuş bir anlayışı yansıtır. Bu nedenle İbrahim Çallının sanatını Akademik izlenimci bir hat da görmek daha doğru olur. Özellikle portrelerinde ve figürlü kompozisyonlarında, oldukça özgür çalışılmış klasik bir beğeni egemendir. Bu beğeniyi, ustaca bir uygulama ile birleştirdiği doğacı bir eğilim düzeyinde geliştirmiş ve kişiliğinin değişmez bir göstergesi haline getirmiştir. Fakat hiç bir zaman Akademik bir özentiye sapmamıştır. Resimleri hiç bir zorluğa karışmadan ve belirli bir formüle bağlı kalmadan 1-2 seansta oluşturulmuş izlenimini yaratırlar. Paletinin canlılığı ve doğa etüdünün temeldeki değişmez payı, ayrı öbekler (Özellikle Manolyalar) toparlanabilecek bütün resimlerinin niteleyici özelliğidir. Akademide yetiştirdiği öğrenciler, belirli oranlarda Çallının, sanatından etkilenmişlerdir; hatta Çallının kişiliğinde anlamını bulan bir resim anlayışı, sonraki temsilci kuşaklar ya olduğu gibi ya da küçük ayrıntılarla sürdürülmüş, böylece, “Çallı Okulu” diye nitelenen bir etkileşim ortaya çıkmıştır.
Yazar: kaRnaK
Görüntüleme: 285 defa
Kategori: Biyografiler
Yayınlanma Tarihi: 14 Mart 2014
Kategoriler