Sohbet Girişi
Kategoriler
Popüler Yazılar
Edinilmiş bağışıklık yetersizliği sendromunun kısaltılması. Edinilmiş [ya da kazanılmış] bağışıklık yetersizliği sendromu [İngilizce Acquired İmmune Deficiency Syndrome], yakın dönemde ortaya çıkmış bir hastalıktır. Özel olarak bağışıklık sistemi hücrelerine saldıran ve işlevlerini bozan insan bağışıklık yetersizliği virüsünden [Human immunodeficiency virus ya da HİV] kaynaklanır. Söz konusu bozukluklar yıllarca ortaya çıkmayabilir; ama çıktıklarında , bağışıklık sisteminin zararlı organizmalara karşı direncini ciddi biçimde azaltırlar. Bu da bedeni “fırsatçı hastalıklar” adı verilen çeşitli bulaşıcı hastalıkların saldırısına ve az görülen bazı kanser türlerinin gelişmesine açık tutar. Virüs, bazı beyin hücrelerine de yayılma eğilimi gösterir. Bu yayılma sonucunda, sinirsel-ruhsal bozukluklar diye adlandırılan rahatsızlıklara ya da sinir hücrelerindeki fiziksel bozuna bağlı ruhsal sorunlara yol açar. İlk AİDS vakalarının yayınladığı 1981’den 1991’in ortalarına kadar, yalnızca ABD’de 190 000’den çok kişinin AİDS’e yakalandığı ve 120 000’den çok kişinin bu hastalıktan öldüğü açıklanmıştır. Üstelik bu istatistiksel sayılar, bir buz dağına benzetilecek olursa, AİDS’in suyun üstünde görülebilen bölümüdür. 1990 yıllarının başında, 1-1,5 milyon ABD’linin virüs taşıyıcı olduğu, ama kilinik belirtilerinin henüz ortaya çıkmadığı tahmin edilmektedir. Resmen açıklanan hastalıkların büyük bölümü ABD’de olmakla birlikte, dünyanın 102 ülkesinde AİDS hastaları vardır. Afrika’da, Büyük Sahra’nın aşağısındaki bazı özel bölgelerdeyse, bu hastalık öbür ülkelere oranla çok daha yüksek oranda görülmektedir. AİDS‘in henüz kesin tedavisi mevcut değildir. Bazı aşı türleri geliştirilmesine ragmen kesin sonuç elde edilememiştir. HIV virüsünü alanlar farketmeden taşıyabilir ve cinsel ilişkide bulundukları kişilere bulaştırabilirler. Günümüzde AİDS’le savaşım, biyotıp uzmanlarının ve sağlık işiyle uğraşanların temel savaşı haline gelmiştir. Ayrıca HİV bulaşması ve AİDS, dünyanın her yanında halk-siyaset ve halk-sağlık kurumları arasında ciddi etkileşimlere neden olmaktadır.
“ABD Hastalık Denetimi Merkezi” labaratuvar bilgileri, hastalıklarda belirli “fırsatçı” hastalıkların varlığına ve belirli öbür bozukluklara dayalı olarak, AİDS’in teşhisi için bazı ölçütlar belirlemiştir. “Fırsatçı” hastalıklar genellikle, AİDS’in en belirgin ve yaşamı tehdit eden kilinik belirtileridir. Bayne HİV bulaşmasına bağlı sinirsel-ruhsal bozukluklar da, günümüzde kolayca tanınmaktadır. HİV bulaşmasının öteki ihtilatlarının başlıcaları arasında ateş, ishal, aşırı kilo yitimi ve lenf bezleri büyümesi sayılabilir.
HİV bulaşmış bir kişi, yukarda sayılan belirtilerden bazılarını gösteriyor, ama AİDS’in tüm ölçütlerini karşılamıyorsa, teşhis, AİDS ilişkili kompleks [AİDS-related-complex ya da kısa adıyla ARC] diye konur. ARC’nin ve belirti vermeyen HİV bulaşmasının gelişmeleri, birbirinden farklı şeyler olarak düşünülmemeli, daha çok, AİDS’e doğru “geri dönüşsüz” bir gidişin aşamaları olarak değerlendirilmelidir.
HİV bir RNA geri dönüşsüz virüstür (retrovirüs), Elektron mikroskobunda görünüşü, iki büyük virüs RNA’sı genetik gerecini saran yoğun, silindir biçimi bir çekirdek biçimindedir; bu çekirdek, hücre biçiminde bir dış zarla çevrilidir.
Bütün geri dönüşsüz virüsler gibi, HİV de virüs RNA’sından DNA kopyalayabilen geri dönüşsüz Transkriptaz enzimi taşır. Bu virüse, normal genetik bilgi akımını ters çevirme ve virüs genlerini, bulaştıkları kişinin genetik gereciyle birleştirme yeteneği sağlar. Sonra virüs, yeniden etkinliğe geçinceye kadar, süresi değişen dönemler boyunca sessiz ( belirti vermeden) kalır. Yeniden etkinleşme sürecini harekete geçiren etmenler ve mekanizmaları konusunda daha ayrıntılı bilgiler elde edilmesi, HİV bulaşmasının denetim altına alınması çabalarının başarıya ulaşması açısından büyük önem taşımaktadır.
HİV bulaşmasının kritik bir aşaması, virüsün, saldıracağı hücrenin içine girebilmesini sağlayan ve o hücrenin üstünde bulunan “alıcı” denen yere bağlanmasıdır. Çalışmalar T4 hücrelerinin yüzeyinde yoğun olarak bulunan CD4 molekülünün, bu alıcılık görevini yaptığını göstermiştir. Yalnız, T4 hücresinin temel HİV hedefi olmasına karşın, CD4 yüsey molekülünü içeren öbür hücrelere de HİV bulaşabilir. Dolayısıyla, monosit ve makrıfaj adları verilen kan hücreleri de, HİV’nin öteki hedefleridir.
Araştırmacılar HİV’yi kan, semen, tükürük, ter, sidik, beyin-omurilik sıvısı, süt ve dölyolu salgıları dahil, çok sayıda beden sıvısından ayırmayı başarmışlardır. Bununla birlikte HİV’nin yalnızca üç biçimde yayılabileceğini gösteren güçlü kanıtlar vardır; HİV bulaşmış kişiyle cinsel ya da eşcinsel ilişki; virüs bulaşmış kan ve kan ürünleri alma; doğum öncesinde ya da süresince anneden çocuğuna geçiş.
ABD’de AİDS hastalarının en az %97’si, bu üç biçimden biriyle virüs almıştır; Bunların yaklaşık %60’ı da eşcinsel erkeklerdir. Buna karşılık, ABD’de karşı cinsten cinsel ilişkiyle bulaşma %5’in altındayken, Afrika ve Asya’da virüsün asıl geçişi bu biçimdedir. AİDS hastalarına yaklaşık %21’i, HİV bulaşmış kişilerin kullandıkları iğneleri kullanan kişilerdir (kan aktarımından önce, bütün kan vericilerinin kanlarında, kan plazmalarında HİV antikorlarının aranmasının yaygınlaşmasıyla, ABD ve Batı ülkelerinde kan aktarımından virüs bulaşma riskinin oranı %1’in altına indirilebilmiştir.
Üreme çağındaki kadınlarda AİDS hastalığına yakalanma sayısı, dikkat çekici bir biçimde artmaktadır. Kuzey ve Güney Amerika’nın büyük kentlerinde, Batı Avrupa’da ve Büyük Sahra’nın aşağısında ki Afrika’da 20-40 yaşlar arasındaki kadınlarda, sık sık AİDS’ten ölüm görülmeye başlanmıştır. AİDS’li kadınlardan doğan çocukların %23-33’ünde hastalığın gelişeceği kanıtlanmıştır.
Eşcinsel olmayan ilişkilerle HİV geçişini destekleyen bilimsel kanıtlar yoktur. Yapılan titiz çalışmalar, AİDS’li bireyler ile ev halkı arasındaki uzun süreli ilişkilere karşın aile üyelerinde hastalığa rastlanmadığına (yukarıda belirtilen geçiş yolları dışında) göstermiştir. Sağlık işleriyle ilğili çalışanlarsa, virüs bulaşmış kan bulaşığı iğnelerle kazayla yaralanma sonucunda hastalık virüsünü alabilmektedirler.
Yazar: HAKANIM
Görüntüleme: 215 defa
Kategori: Genel, Genel Kültür, Sağlık
Yayınlanma Tarihi: 20 Kasım 2013
Kategoriler
Popüler Yazılar