Galile (Galileo Galilei) İtalyan Fizikçi, Gökbilimci

galile-teleskoplaGalile, “Dünya Dönüyor” Dediği İçin Afaroz Edilmişti

Galile (Galileo, Galilei), 1564’de İtalya’nın Piza şehrinde doğdu. Babası aydın bir kişiydi. Müzisyendi. Oğlunu iyi bir hekim yapmak istiyordu. Onu 1581’de Piza Üniversitesinin “Serbest Sanatlar” bölümüne kaydettirdi. Fakat Galile Daha çok matematikle ilgileniyordu. Henüz 19 yaşında iken Oklid’in alt: kitabını gizlice okuyup ezberledi. 1583’de sarkaçların izokrenizmi (eşzamanlık teorisini) açıkladı. Bundan üç yıl sonra cisimlerin özgül ağırlığını ölçmek için hidrostatik terazi yaptı. Artık babasının onun kabiliyeti yönünde teşfik etmekten başka seçeneği kalmamıştı. 1589 yılında mezun olduğu Üniversitede  yardımcı profesör oldu. Daha sonra Padova Üniversitesine tayin oldu. Maaşı az olduğu için geçim sıkıntısı çekiyordu. Hele babası 1591 de ölünce hayat daha zor bir hal almıştı Galile için.

Kopernik’in Adını Bile Anmıyor

Profesör Galile bir yandan dershane haline getirdiği  evinde yirmi kadar öğrenciye ders veriyor, bir yandan kendisine sadık olan hizmetçisi ile pusula, cedvel pergel bugünkü termometrenin atası sayılan termoskop gibi aletleri yapıp satarak geçimini sağlamaya çalışıyordu. Oklid matematiği, askeri mimari ve mekanik dersleri veren Galile, görünüşte öteki meslekdaşları gibi düşünüyordu. Yani orta çağ filozoflarını reddetmiyor mesela Aristo’ya saygı duyuyordu o günlerde. Kopernik’in adını bile anmaktan kaçınıyordu, oysa tam bir Kopernik hayranı idi. Kopernik kilise tarafından “Sapık Fikirli” olarak suçlanmamıştı. Öyleyse Galile neden korkuyordu? doğruyu bildiği halde neden öğrencilerine yanlış bilgileri öğretiyordu.

Çünkü kendisini henüz yeteri kadar güçlü hissetmiyordu. İddialarına karşı çıkacak olanlara karşı güçlü deliller bulmalıydı. Bunu bugün Galile dürbünü dediğimiz aletle yapacaktı. Kesin deliller bulmadan mücadeleye başlamak aptallık olur diye düşünüyordu.

Uzakları Yakın Eden Alet, Teleskop

Galile Hollandalıların bakılan her şeyi yedi defa büyüten gözlükler yaptıklarını duymuştu. Bunları elde etti.  Bütün bilgisini kullanarak ve defalarca denemeler yaparak bu gözlüğü geliştirdi. Bunu bir dürbün haline getirdi. Daha sonra bu alete teleskop adı verilecekti.

Yaptığı dürbünü bir gün (21 Ağustos 1609) şehrin kenarındaki bir tepeye götürdü. yanında zengin giyimli ciddi adamlar vardı. Bu adamlar birer birer gözlerini dürbüne yaklaştırarak bakıyor ve bir hayret çığlığı atmaktan kendilerini alamıyorlardı. Çünkü bu insanlar ülkenin en yüksek kesimindeki aydınlar olmalarına rağmen, o güne kadar mesafeleri kısaltan uzakları yakın eden böyle bir alet görmemiş, böyle bir şeyin olabileceğini hayal bile edememişlerdi. Şehrin meydanına, katedralin kubbelerine bakıyorlar, çıplak gözle görmeleri imkansız olan yerdeki insanların yürüdüğünü görüyorlardı. Galile bu dürbünü yaptığı zaman onunla astronomide çığır açacağını bilemiyordu. Onun içinde bu dürbünü taktim ederken askeri amaçlar için çok yararlı olacağını söylemişti. Denizde düşman gemilerini çok uzaktan görmek, karada düşman karargahlarını  ve kuvvetlerini uzaktan görerek durumlarını anlamak mümkün olacaktı. Galile Venedikliler dürbünü göstermiş onlarda uzakları yakın eden bu alete hayran kalmışlardı. Fakat Galile, bunu geliştirmişti, artık teleskop adını vermişti bu alete. Teleskopu gök yüzüne çevirmiş o güne kadar hiç görmediği yıldızları hayran hayran izlemeye başlamıştı. Uzun zaman uğraşarak meydana getirdiği ve geliştirdiği teleskop şimdi bakılan her şeyi otuz defa büyütüyor ve yaklaştırıyordu. Ocak 1610 da teleskopla ile gökyüzünü tararken, uzayın sonsuzluğunda, çoşkun seller  içinde yüzüyor gibiydi. Önce, Gezegenler ile yıldızlar arasındaki farkı gördü, bu fark çıplak gözle belli olmuyordu. Gezegenler küçük. yuvarlak küreler şeklinde idi. Kenarları net bir çizgi ile sınırlanıyordu. Bir tabak gibiydiler. Oysa yıldızların çevresi daire şeklinde değildi net bir çizgileri yoktu, belli bir konturları yoktu, alev gibiydiler. Titriyor, parıldıyor, ışık saçıyordu. Gök yüzünü tararken, 7 şubat 1610 yılında Jüpiter‘in yanına, çok parlak üç küçük yıldız gördü, daha sonraki günlerde bunların yer değiştirdiğini fark etti.  9 Şubatta bu yıldızlardan biri Jüpiter’in arkasına saklanmıştı, yalnız ikisi görünüyordu. 11 Şubatta yıldızlar dörde çıktı, inceleme sonucunda kanaat getirdi ki bu dört yıldız Jüpiter!in uydusu idi, onun etrafında dönmekte idi.

Ay Üzerinde Dağ Olur mu

Galile Teleskopunu Ay‘a çevirmiş ve uzun uzun bakmış, fakat orada bir takım yükseltiler görmüş, yani dağlar bulunduğunu anlamıştı. Ama iddia etmek değil,  ihtimal olarak söylemek bile Aristo’ya inanaları çılgına çevirirdi. Hiç Ay üzerinde dağ olur mu idi. Daha sonra teleskopunu Satürn‘ çevirdi. Bu gezegenin etrafında ışıklı bir halka gördü ama ne anlama geldiğini çözemedi. Aynı yılın sonunda Venüs gezegenini incelemeye başladı.bu gezegenin evrelerini tam olarak tespit etti. ve şu sonuca vardı: Venüs Ptolemaios’un (Batlamyus) zannettiği gibi Güneş‘in altında değildi. Onun etrafında dolaşmaktaydı. Kendisi ışık yaymıyordu, Güneş’in ışığını yansıtmaktaydı. Ptolemaios gibi Aristo’da yanılıyordu yanılmayan tek kişi Kopernik idi.

Teleskopa Göz Boyayan Alet Diyorlar

Galile’nin Kopernik’e hak vermesi, Jüpiter’in uydularını bulması, bu gezegenin Güneşin etrafında döndüğünü ispatlaması, evren merkezinin Dünya olmayıp Güneş olduğunu söylemesi. Kilise adamlarını kızdırdı. Hıristiyan dininin ileri gelenleri, İncil’in bir sözünü yorumlayarak, Mukaddes kitapta evren merkezinin Güneş olmayıp Dünya olduğu sonucunu çıkarıyor. Galile’yi İncil’in bu açık ifadesine karşı gelmekle suçluyorlardı. Galile’nin Ay üzerinde dağlar, tepeler olduğunu söylemesi de büyük bir zırva oalrak kabul edildi Onun teleskopu veya dürbünü için “Göz boyayan Aleti” dediler. Güneş etrafında eskilerin dediğinden, yani yedi tane,den fazla da gezegen olamayacağını söylediler.

Dünya Dönseydi Üzerinde Hiç Bir Şey Kalmazdı

Galile’ye karşı çıkanlar Dünya’nın dönmediğini, hareketsiz durduğunu ispat etmek için şu görüşleri ortaya atıyorlardı.

  1. Dünya dönse idi, hayaya atılan bir taş, atıldığı yere geri düşmezdi.
  2. Dünya dönse idi, Dünya üzerinde bulunan her şey merkez kaç kuvveti ile savrulurdu, Dünya üzerinde hiç bir şey kalmazdı.
  3. Dünya dönse idi, sabit yıldızları gökyüzünde hep aynı yerde görmezdik.
  4. Dünya dönseydi, onun üzerinde olan bizler mutlaka bunu hissederdik.

Sözde bu bilimsel iddialar, bugün ilkokul çocuklarını dahi güldürecek nitelikte. Fakat eski inanışa sağlanıp kalanlar, orta çağın cehaleti içinde yüzen sözde aydınlar, çok ilmi ve akla uygun olan bu düşünceleri ile Galile’nin yanıldığını ispat ettiklerini söylüyorlar ve onun şarlatanlıktan vazgeçmesini istiyorlardı. Galile bu istekler karşısında onlara göre daha büyük saçmalıklar yapıyor, Güneş üzerinde siyah lekeler olduğunu , bu lekelerin hep aynı yerde ve aynı büyüklükte görünmediğini söylüyor ve Güneş’in de kendi ekseni etrafında döndüğünü iddia ediyordu.

Kilise Adamları Galile’ye Karşı Birleşiyor

Büyük filzofun bu son iddiaları karşısında Kilise adamları birleşti. Galile’nin yalnız Aristo gibi, Ptolemaios gibi eski filozoflara değil, İncil’e de karşı geldiği kanısına varıldı. Kilise adamlarına göre Galile’nin dediği doğru olsa idi bunu İncil söylerdi, oysa İncil aksini yazıyordu. Galile onlara, İncil sözlerinin doğru olduğunu, ama kilise adamlarının onu yanlış yorumladığını, hem mukaddes kitabın bir astronomi kitabı olmadığını söyleyince, savaş iyice kızıştı.

Engizisyon Mahkemesi Kuruluyor

24 Şubat 1616  tarihinde, Hıristiyanların dini inançlarının bozulmamasını denetleyen Engizisyon mahkemesi, Galile hakkındaki şikayeti gündeme getirdi, müzakeresini yaptı. Mahkeme Galile’nin iddialarından çok Kopernik’in görüşleri üzerinde durdu ve şu karara vardı: Dünya’nın kendi etrafında dönmesi, evren merkezinin Dünya değil Güneş olduğunu söylemesi tamamı ile saçma ve sapık bir fikirdir. Hıristiyan inançlarına aykırıdır. Bundan böyle  Galile Kopernik doktrinini yaymayacak,ü bunun tartışmasını yapmayacaktır. Fakat Galile doğru bildiği şeyleri söylemeye devam etti. Yeni eserlerini yayınlayarak iddialarını ispatladı: 1632 de yayınlanan ” İki Alem Sistemi Üzerine Dialog”  adlı eseri bütün Avrupa’da geniş yankı uyandırdı. Ama bu eserde yasaklanan Kopernik Doktrini doğrulanıyor ve övülüyordu. Bununu üzerine bu kitap yasaklandı, Galile Roma’ya çağrıldı. Orada Engizisyon tarafından yargılanacaktı.

Dünya Gene de Dönüyor

Galile 22 haziran 1633 günü, Roma’da, Minevra Manastırında  kurulan Engizisyon mahkemesinin kararını bekliyordu. Asık yüzlü kardinallerden bir ayağa kalktı. Soğuk ve monoton bir sesle kararı okudu. Verilen hükmün özeti şöyle idi: Kiliseye karşı işlediği suçları ve küfürleri samimiyetle, temiz bir kalple ve inançla geri almazsa, engizisyon mahkemesi tarafından müebbet hapse mahkum edilecektir.”

İhtiyar bilgin kardinaller heyeti önünde diz çöktü. Titrek sesi ile, Küfür sayılan teorilerini bir daha kimseye söylemeyeceğine, bunları reddettiğine, bunlardan nefret ettiğine yemin etti. mahkemenin üzerinde durduğu en önemli suç, Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü iddia etmesi idi, kendisine uzatılan ve üzerinde işlediği günahlar birer birer yazılmış olan kağıdı titreyen elleri ile imzaladı. Bundan sonra kardinaller tekrar ayağa kalktılar. Sanık salondan çıkarıldı. Fakat kapıdan çıkarken şu ünlü sözleri mırıldandığı duyuldu, ben ne dersem diyeyim Dünya yine de dönüyor.” Mahkemenin hapis cezası daha sonra mecburi ikamete çevrilmişti. Hasta idi , yorgundu ama yinede çalışmalarına devam etti. 1637 yılında gözleri kör olunca teleskopundan ayrılmak zorunda kaldı. 1641  Aralık ayında yatağa düştü. 8 Ocak 1742 de öldü. Astronomi alnında buluşları olduğu gibi, koyu taassup ve cehalete karşı açtığı savaşla da unutulmazlar arasındaki yerini aldı.

Yazar: kaRnaK

Görüntüleme: 283 defa

Kategori: Biyografiler, Genel

Yayınlanma Tarihi: 11 Ocak 2014

1 Yorumlar
HAKANIM

yinede dünya dönüyor, ii paylaşım eline sağlık

Cevap bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.